Önsöz
“Bu mu Ömrünün Özeti?
Sen de uzak ülkelerden dönüyorsun
Ve bana bütün söyleyebildiklerin,
Akşam evinin eşiğine oturmuş
Serinleyen birinin,
Aklına gelebilecek düşünceler.
Peki, ne anlamı var öyleyse;
Bunca yolculuğun?” – Louis Aragon

Sf: 7
İnsanlar, genellikle düştükleri yere bakarlar. Önce, neye takıldıklarına bakmalıdırlar.
Topluma iyi ve kötü doğru şekliyle anlatılırsa, onlar mutlaka doğru olanı bulacaklardır.
Mesele tam ve ayrıntılarıyla bilinmezse, tamamı hiçbir zaman öğrenilemez.
“Söylesem, tesiri yok; sussam, gönül razı değil.” (Fuzuli)

BİRİNCİ BÖLÜM ÖNCESİ
Sf: 14
“Gölgede güneşlenilmez.”

Sf: 19
“Muharebe sahasında kendisi ile kimsenin mertlik denemesine giremeyeceğini bellekleri zayıf olanlara gösterdi.”

İKİNCİ BÖLÜM 1993 DÖNEMİ
Sf: 30
Her şeyde süratli olacağız, daha süratli, en süratli olduğumuz zaman bile yeterince hızlı olmuş sayılmayız. İşimiz hasımdan önce zamanla olacaktır.”

Sf: 33
“Bir hançer yüz özdeyişten daha etkilidir.”

Sf: 35
“Ölümün avcılık yaptığı bu dünyada, kuşku ve pişmanlık için zaman yoktur.
Zaman ancak karar vermek için vardır.”

Sf: 38
“Yıldırımın çarptığı insan, gök gürültüsünü duymaz.”

Sf: 40
“Herkes kadar yaparsanız; hiçbir şey yapmamışsınızdır.”

Sf: 42
“Acemi marangozun yongası çok olur.”

Sf: 44
“Vatan toprağı bir köylü aşkıyla ve saflığıyla sevilmelidir.”

Sf: 45
“Doğal bir içtenlik olmazsa amacınız gerçekleşmez.
Çünkü Tanrı yardım etmez.”
“İçtenlik, amacınızın canı ve ruhudur.”

Sf: 47
“Klasik olmayan savaş türü, sokak kedisinin kurnazlığı ve ustalığına sahip olmayı, mantık yürütme ustalığı, yüksek zekâ ve kavrama yeteneği gerektirir.”

Sf: 48
Bu kalıplar yok mu? Bürokratik kafa; estetik olmayan, hür düşünceyi hapseden, ruhları kafese sokan. Tüm faaliyetlerde esas düşman işte buydu.

Sf: 50
“Gevşek beden, gevşek zihne neden olur.”

Sf: 52
“Titrek ve ürkek adımlarla yol gidilmez.”
“Acil diye konuşulan bu konu, cereyan eden durumların karşısında yirminci sırada bile yer alamaz. Bir şey acilse bilinsin ki geç kalınmıştır.”

Sf: 55
“Rütbeyle, nişanla yapılacak bir şey yok. Her şey insanın yaratılışı ve yüreğiyle ilgili. Unvan olunca meziyetlerin mi artıyor? Sen neysen O’sun.”

Sf: 56
Oldum olası, kâğıtlara ve kartlara bakılarak gözünü kaldırmadan okunan konuşmalara hiç güven duymamışımdır.

Sf: 57
“Saygısızlığın, tecavüzün büyüğü küçüğü olmazdı. Savaşın sizin alıştığınız klasik şekliyle yapılacağı hususunda hasım ve hasım olacaklarla mukavele mi yaptınız?”

Sf: 58
“Bizim köye benzemiyor buralar.
Bülbül gitmiş baykuş konmuş.”

Sf: 64
“Arkasında düşmanı hisseden önündekiyle savaşamaz.”
Doğaya merakı olan, insanların yeni bir şeymiş gibi sarıldıkları bir şey keşfettikleri falan yoktur. Var olanı öğrenmekte geç kalıp, yeni farkına vardıklarında bir buluşmuş, keşifmiş gibi sevinirler.
“Bir şeyi ne büyütün, ne de küçültün. İkisinin de zararı var.”

Sf: 65
“Her şeyinizi affederim ama benim karşıma kul hakkı yemiş olarak çıkmayın.”
“Üç kişi bir sırrı ömür boyu saklayabiliyorsa, bilin ki, bunlardan ikisi ölü demektir.”

Sf: 66
“Türklerin vatanlarına bağlılıkları her huylarının üstündedir.”
“Cesaret dünyada taklit edilemeyen tek şeydir.”
Çünkü, insanlar beyni sahibini koruyacak gibi çalışmakta, içgüdüsel tepkiler vermektedir. Dayanıklılık artarsa ateş altında kalmayı sevmeyen asker sayısı azalır.
“İnsanlar yüksek mevkilerden düştükleri zaman güçlerini kaybettiklerinden değil, dalkavuklarından ayrıldıkları için üzüntü duyarlar.”

Sf: 67
Ölümden korkmayan ölmez; ölüm kendine koşanları hiçbir zaman vurmaz. Ölümün korkusu, ölüm acısından daha şiddetlidir.
İnsanoğlunun yazılı 5000 yıllık tarihinde barışla geçen süre 236 yıldır.
Siz savaşla ilgilenmeyebilirsiniz, savaş sizinle ilgilenir.
Savaşta korkulacak tek şey korkudur.
Askeri liderin özelliklerinin ne olduğunu daha 1070’lerde Kutad-Gubilik eserinde Yusuf Has Hacip katıksız olarak söylemiştir. Başka kaynakların hiçbiri bu netlikte tanımlayamamıştır.
Cesur olacak.
Tok sözlü olacak.
Cömert olacak.
Savaş tecrübesi olacak.
Yalnız, dünyanın ünlü askerlerinin biyografileri tektik edildiğinde hepsi müşterek olan nitelikler şöyle sayılabilir:
Askerlik sanatını çok sever.
İnsanların enerji ve fikirlerini serbest bırakır.
Fikren hareketli ve kolayca alevlenen bir kişiliğe sahiptir.
İnsan psikolojisine hakimdir. Yapılmak istenmeyen şeylerin de yapılmasını sağlar.
Düşüncelerini hep yüksek sesle söylemeye alışkındır.
Gerçeği hızla fark eder ve söyler.
Sisli havada yolu hiç şaşırmaz.
Bağımsız bir kişiliğe sahiptir. Sıradanlığa tahammül edemez.
Cesur, canlı ve sabırsızdır.
Her şeyin süratle yapılmasına inanır.
Güven aramaz. Limandaki teknenin güvende olduğunu ama bir süre sonra çürümeye başlayacağını bilir.
Yenilebilir fakat pes etmez.
Yılmayan vazgeçmeyen bir ruha sahiptir.
Karşı tepenin öbür yüzünü iyi kestirir.
Astlarında savaşma ve kazanma isteği yaratır
Her fırsattan yeni bir sonuç çıkarır.
Savaştaki kıtaları ile zihinsel bir bağ kurar
Gücü ve saldırganlığı zaman zaman öne çıkan bir askerdir.
İleri hatlarda olmayı sever. Süvari liderleri gibi, emri eyerin üzerinde vermekten hoşlanır.
İnsanın bambaşka bir yaratılışta olmadıkça, hiçbir üstünlük gösteremeyeceğini bilir.
Hem düşünce hem de eylem adamıdır.
İnsanların itaat duygularına değil, doğrudan kalplerine, hayallerine hitap eder.

Sf: 70
Hepsi bölgelerine askeri birlik istiyordu. Bunun fizik olarak imkânsız olduğunu ve çare olmadığını söylememe rağmen, sanki hiç duymamışlar gibi yeniden aynı şeyleri tekrarlıyorlardı.

Sf: 72
“Üç kişinin sır saklayabilmesi nasıl mümkün olur?”
“Ağızları çok sıkı olmalıdır.”
“Hayır! İkisinin ölmüş olması gerekir.”

Sf: 75
“Tarihten, coğrafyadan habersiz soytarılar, Türk ordusuyla mertlik denemesine girmek, sizin ne haddinize.”

Sf: 83
Sanki söylediklerimi hiç anlamamışlar gibi, yeniden, sözcükleri değiştirip aynı şeyi teklif ettiler.

Sf: 84
PKK’nın canı kanı Ankara’da.

Sf: 89
“Bir ordunun işi siper kazmak ve toprağı savunmak değil, harekete geçip düşmanı yok etmektir.”

Sf: 90
“Askerime bir kurşun atana beş kurşun atarım.”

Sf: 91
“En tehlikeli virüs, beynimizdedir.”

Sf: 93
“Acemi marangozun yongası çok olur.”
“Bir kibrit çöpü yapacağım diye bir çınar ağacını çarçur etmektir.”

Sf: 94
“Savaşta üstünlük kompleksiniz olmalıdır. Başarı bir tavırdır. Kazanma tavrı hareket ve ilerlemenin bir parçasıdır.”

Sf: 98
“Kabul etmediğiniz sürece yenilmezsiniz. Bu yüzden kabul etmeyin.”

Sf: 99
Muharebe kağıtlarda yazılanlara hiç benzemiyordu.

Sf: 107
“Ne kadar eğitim almış olursan ol, öğretilenlerin hiçbiri, seni o ana hazırlamış değildir.”

Sf: 109
“İnsanoğlunun yeryüzü serüveninde her zaman konuşan, doğru düşündüğünü sanan, fikir sahibi olan, hatta iyi plan yapabilenler, her zaman bulunmuştur. Ama, ‘işi iyi yapan’ zor bulunmuştur.”

Sf: 111
“Gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde olanların sayesinde.”

Sf: 112
Ne vergisi? Eşkıyaya vergi verilir mi?” 

Sf: 119
“Karşı taraf gibi düşünmeyi öğrenmek yetmez,
daha hızlı düşünmeyi öğrenmek gerekir.
Aksi halde, askerler kendilerini,
ortalıkta görünmeyen bir düşmanı kovalarken bulurlar.”

Sf: 127
Bu ülkede Atatürk’ten sonra hiçbir şey iyi gitmedi. Size bir şey anlatayım. Lozan’dan sonra İngiliz Büyük Elçisi, halkın nabzını kontrol etmek amacıyla, Ankara’da bir Pazar yerine gidiyor. Sebze satan bir tezgâhın başındaki Türk’e soruyor:
“Siz Mustafa Kemal Paşa’yı neden bu kadar çok sevip, sayıyorsunuz?”
Cevap, sade ve nettir:
“Çünkü; o bizi, bizden daha çok düşünüyor.”

Sf: 128
“Vatanı, kedi sever gibi tüy yatımı sevenlerin yapacağı işte budur,”

Sf: 130
“Dünyada bir tane güzel çocuk vardı ve bütün anneler o çocuğa sahiptiler.”

Sf: 131
“Herkesin yağdığını gördüğü yağmur için, yağmur altında kalanların ‘Bize şemsiye lazım.’ demesi mi gerekir?”

Sf: 138
Ne yaparsanız yapın; saldırı zamanı ve yerini karşı tarafın seçmesine mani olunamaz. Sonuçta yumruk sert olmasa da sizin beklediğiniz zamanda ve yerden gelmediği için, sizin beklediğiniz yerden gelen, kuvvetli bir yumruktan daha fazla hasar yaratıyordu.

Sf: 142
“Paşam çok affedersiniz, paşa denince hepimizde, kelli felli, kilolu, yaşlı tipli bir zat akla geliyor.

Sf: 144
Orhan Veli boşuna dememiş! 
“Bu memleket için neler yapmadık; 
Kimimiz nutuk attık, 
Kimimiz öldük.”
İlk darbeyi beklemediği yere, hızlı ve akıllı vur.”

Sf: 145
Kaldı ki, bu kayalıklara orası senin, burası benim diye ölçmeye terzi mi getirecekler?

Sf: 151
“‘Bilinmezlik’ yeryüzündeki tüm canlıları rahatsız eder.”

Sf: 152
“Savaşın birinci kuralı `düşmanı rahat bırakmamaktır.´”

Sf: “153
General, düşman dışında hiçbir şeyle 
ilgilenmemelidir.”

Sf: 155
“Atılacak taş, ürkütülecek kurbağaya değmezdi.”

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 1994 DÖNEMİ
Sf: 167
“Komutanım belki fark ediyorsunuzdur. O günden beri Levazım Şube Müdürü size arza gelemiyor. Siz karargâha geldiğiniz zamanlar, `Komutan sinirli mi?´ diye bana sorup odasına dönüyor.”
“Ateş yakar; insan bunu telkinle öğrenir. Kimse ateşte yananlar kadar emin olamaz.
Ölüm de öyledir. Ölümü saniye saniye hisseden biri emin olur. Diğerleri sadece bilir, ölümü yaşayamaz.”

Sf: 168
“Ardından yüz köpek havlamayan kurt, kurt sayılmaz.”

Sf: 172
“Ama muharebe kalıp tanımaz.”

Sf: 173
“Bütün planlar başlangıç içindir. Bir süre sonra işe yaramaz. Çünkü hareket her şeyi yerinden oynatır.”

Sf: 174
Ortadaki mağara buradaki grubun karargahıydı. Masalar, sandalyeler, haritalar, bayraklar, flamalar. Bir de omuzdan omuza takılabilen kırmızı enli bir kumaşın üzerinde sarı renkte büyük harflerle “Kürdistan’ın Hakkari Prensi´ yazılı bir yafta vardı. Şu yazı bile meydanı boş bulup, işi ne kadar azıttıklarının göstergesiydi. Çünkü, bu güne kadar işlerin gidişatı bunların hayallerine kısa bir süre sonra kavuşabileceklerine inandırmıştı. Burada çıkan “Kürdistan haritası”; Kuzey Irak ve Güneydoğu Anadolu ile buraya komşu İran arazisini kapsamaktaydı.

Sf: 175
“Yirmi yaşında çocuklar güneydoğuda kahramanca ölürken, onlardan iki hatta üç kat fazla yaşamış insanların `Korkakça davranmaları´, siyasi güç için, daha fazla para için `ihaneti görmezlikten gelmeleri´ isyan duyguları yaratıyor.

Sf: 176
“Türk askeri sabır ve tahammülü dolayısıyla
dünyanın en dayanıklı askeridir.”

Sf: 178
Havadan yüzlerce kez uçulsa, bütün hayal güçleri birleşse dahi, tecrübeli askerler bilir ki, yere inince hayat bambaşkadır.

Sf: 188
“Kurallar ve örnekler bize göstermiştir ki, 
kurallardan ve örneklerden ayrılmaya hakkımız vardır.”

Sf: 191
“Horoz resmi yapıp altına `horoz´ diye yazmaya benziyor.”
“Keçi şarap içince, dağa kurt aramaya çıkarmış.”
“Eldiven giymiş kedi fare yakalayamaz.”

Sf: 195
“Hiçbir şey, bir annenin yavrusunun kaybından daha öte bir acı veremez.”

Sf: 202
“Bugün yeryüzünde çocukların davul ve zurnayla askere gönderen başka bir millet var mı? Bunu, başka bir ulusun aklı alır mı?”

Sf: 203
“Toplumun içinde insan bir sistemin parçasıdır. Sistem lider yetiştirmez. Sistem içinde kalınarak ancak yönetici olunur. Sistem hata istemez, gelişme olmaz. Yönetici sistemin adamı, onun kopyacısıdır. Elindekini korur, kurumu sever, taklitçidir. Ufukları dardır, çarpıcı fikirlere gelmez, sadece yönetir. Statükocudur.”

Sf: 213
“El yumruğu yemeyen kendi yumruğunu değirmen taşı sanırmış.”

Sf: 218
“Bu subay da ne zaman uyur, ne zaman yemek yer, hiç görmemiştim. 24 saat her yerde hazırdı.”

Sf: 225
Süper silahlar ve düğmeye basılarak yapılan savaşlar hakkındaki düşünce ve konuşmalar
beş para etmez bir yığın zırvadan ibarettir. İnsan, tek ve en üstün savaş aracıdır.”

Sf: 226
“Tasarruf diye saçma sapan şeyler uygulamayın. Hayatı ziyan etmektense, mühimmatı ziyan edin. Aynı insan yerine getirilemez. Aynı mühimmattan tonlarca üretirsiniz. Savaş ekonomisi; savaşı doğru yapmak ve hızla bitirmekle sağlanır; atılacak mermilere sınır koymakla değil.”
“Tilkiyi yuvasında sıkıştırırsanız, bir yolunu bulup oradan çıkar, günler, bazen de haftalar sonra gene aynı yere döner.”

Sf: 227
“Dümenin terbiye edemediğini, kayalar terbiye eder.”

Sf: 228
“İmkansız lafını sık sık kullanmak, haddini bilmemektir.”

Sf: 231
“Düşmana hızla yaklaşmak, muharebeleri sürdürmek, takibe geçmek; erden generale kadar herkesin; boyun, bilek, karın ve ayak kaslarının mükemmel şekilde geliştirilmiş olmasıyla mümkündür. Diyelim ki çok iyi düşündünüz. Zerre kadar kıymeti yoktur. Çünkü bedeniniz emirlerinize uymayacak ve size itaat etmeyecektir.”

Sf: 235
“Askerlik şerefiniz her şeyinizdir. İşin sonunu düşünenler cesur olamazlar.”
En iyi yüzme derin suda öğrenilir; karada kültür fizik yapılmayacak,” 

Sf: 236
Bir teğmen PKK’nın takım düzeyindeki bir lideriyle, ikisi de ayakta ve 20 metre mesafe içerisinde, bizim teğmenin omuzunda hafif tanksavar silahı (Law) karşı tarafın omuzunda ise RPG-7 roketatar olduğu halde, karşı karşıya geldiler. İkisinden hangisi kendi silahını daha erken ateşlerse yaşama hakkı onun olacaktır. Teğmen cıva gibi hareketlerle omuzundaki tanksavar silahını ateşleyip karşısındakini kömür haline getirdi.
Dört askerden biri aniden mevzisinden çıktı. Bir dağ keçisinin bile bu kayalıklarda yapamayacağı kıvraklık ve sıçramalarla, nasıl ateş edeceklerini şaşıran iki PKK’lıyı vurup öldürdü. Yaralı arkadaşını da sırtlayıp aşağıya indirdi.

Sf: 238
Kaldırım yapmak, asfalt dökmekten daha çok emek ve alın terini gerektirir.
Dünya her zaman emniyetsiz olacaktır. Devletin derdi hiç bitmez. Ölüm ve dirim çizgisinin ne demek olduğunu bilenler olarak bundan sonra, tüm insan faaliyetleri size sıradan ve boş şeyler olarak gelecek.

Sf: 239
Bütün çocukları birdenbire uzaklara gurbet ellere giden bir insanın hislerine kapıldım.

Sf: 245
5000 yıllık kayıtlı insanoğlu tarihinde 14.600 savaş yaşanmıştır. Bu ortalama her yıla üç savaş demektir.

Sf: 247
Askerlik duygusu tarih içinde bütün uluslarda da görüldüğü gibi birçok nedenle zayıflayabilir. Bunun sebeplerinin başında subay ve general terfilerinin taraflı yapılması, cesaret, otorite, enerji gibi askeri niteliklerin dikkate alınmaması, hatta can sıkıcı sayılması gibi orduya verilen zararlardır.
Yumuşak ve uysal kişiler, küçük çaplı amir olurlar. Ofisler ve şirket yönetimlerine iyi gelirler. Savaş arenasında boğa ve savaş kartalı olamazlar.
Kişiliğinizi konumunuzla asla bütünleştirmeyin. Pozisyon değişince kimliğiniz muhafaza etmek mümkün olsun.

Sf: 248
Sözcüklerin bir anlamı yoktur. Ses tonuna dikkat et. Dürüst olup olmadığını o söyler.
“Aptallar yaşam ve ölüm için uzağa bakarlar. Her ikisi de yanı başlarındadır.”
İnsan 45’inden sonra gecede 40 dayak yer.”

Sf: 252
“Büyükler yeminle, çocuklar şekerle kandırılır”
İnsanlar kandırılmaya hazır olmadan kandırılamazlar.

Sf: 254
“Vatan sevgisinden beslenen fedakarlık duygusu dejenere insanlara gülünç gelir.”

Sf: 255
“Küçük trampetçi kız romanı okur gibi askerlere hitap edilmez. Onların savaşçı tavırlı, canlı ve sert bir sese ihtiyaçları vardır.”

Sf: 261
Gayri nizami harp koşullarını taşıyan harekat alanlarında sabit olan ve duran her şey ölüme daha yakındır.

Sf: 262
PKK Tur ile Devlet Tur, cennete sefer düzenlemekte yarışıyor.”

Sf: 267
Tek kişilik bir azık, iki kişiyi aç bırakır.”

Sf: 292
“İlk hasım doğadır. Bir ordu önce doğayı yenmelidir.”

Sf: 304
Kendisine, “Ben size ne öğrettim? Günlük konuşmalarınızı bile `muharebe konuşması´ gibi kısa ve öz yapacaksınız. Barış koşullarının bol ve sonsuz zamanında uzun lakırdılara alışanlar, günü gelince bu kötü alışkanlıklarının acısını çekip bedelini ödemiyor mu? Sen niye bunu unutup uzun uzun konuşuyorsun?” dedim.

Sf: 307
“Askerler vücut ve zihin olarak sertleştirilmelidir. Ancak, keskin bakışlı, sert savaşçılar aklın alamayacağı kadar inanılmaz görevleri yerine getirebilirler.”

Sf: 309
Bu görüşmeler kaya balığı avlamaya benziyordu. Kayanın altını hiç terk etmeyen bu balığı avlamaya çalışan, hiçbir zaman onu tam olarak göremez. Balık oltayı yemle beraber alsa da hemen kusarak çıkarır. Sürekli oltaya vurduğu için avcının onu tutma arzusunun sonu gelmez. Sonuçta hava kararır, balık kayanın en dibine karnı doymuş şekilde çekilir. Avcı da beline kadar ıslanmış, elinde içi boş kovayla, fakat avlanma hissi tatmin olmuş şekilde evine döner.

Sf: 319
“Komutanım biz bir anıt yaptırıyoruz, üzerine de şehitlerin isimlerini yazarak bu dağlarda neler olduğunu insanlar asla akıllarında çıkarmasınlar diye. Bu çocukların kendileri zaten heykel.”
“Orada öğrendiklerini, burada yerinde bulamıyorlar.”

Sf: 320
Gece hasmını alt eden, gündüz onunla, kedinin fareyle oynadığı gibi oynar. Gelecekteki bütün çatışmalar, küçük çaplı teşkiller, vur kaçlar, kundaklama, suikast, bombalama, pusu kurma, uzaktan ateş açma, şaşırtma, yorma ve bezginlik yaratarak, düşünülen amaç ve hedeflere ulaşmaya çalışma şeklinde sürecek. Bütün bunlar insanları iki ordunun karşı karşıya gelip savaşmasından on kat fazla yoruyor.”
“Çayın taşıyla çayın kuşunu vurmak.”

Sf: 334
“Hiçbir taklidin şaheser olma şansı yoktur.”
Efendim, bunlar işlerini kaybederler, maddi zarara uğrarlar, eğitim kariyerleri yarım kalır. İnsanın yaşamının sıfır hattında gidip geldiği bir faaliyette canın dışında her şeyini kaybetsen ne olur? Sonra ben okuyamadıysam bu benim yetenek eksikliğimden mi? Yoksa sosyal devletin işlevini yerine getirememesinden mi? Ne bedelli, ne de 8 aylık askerlik yapmanın eşitlik, adalet ve vicdani yönü yoktur.

Sf: 335
Karakollardan birindeki askerin gece veya gündüz arazideki bir cismi yanlış algılaması sonucunda açılan ateşe birden bütün silahların katılmasıyla başlayan atışları diyelim 20 dakika sonra kestirebildiniz. Kesilmez ya. Giden para ne kadar biliyor musunuz? 13 milyar.
“Horozu çok olan köyde sabah olmaz.”

Sf: 337
“Komutanım bu mücadele tipinde karşı taraf için küçük birlik daha ürkütücüdür. Büyük birlikler hem daha fazla paça kaptırıyor hem de yaklaşmaları ağır ve gürültülü oluyor. Aslında çok sayıda askere hiçbir gerek yok. Şu anda Kıbrıs’ta biz Rum Milli Muhafız Ordusu’ndan üç misli daha fazla askerle duruyoruz. Ada, Anadolu’ya 70 mil, Yunanistan’ın en yakın adasına 540 mil mesafede. Kim kimden çekinip korkuyor? Biz mi Rumlardan, Rumlar mı bizden?”

Sf: 338
“Komutanım Hakkari ve Kuzey Irak kabartma haritasına hiç kıpırdamadan sekiz saat bakıyorsunuz Yüzbaşı Güngör de bir kere 13 saat gözünüzü ayırmadan izlediğinizi görmüş.”
“Yüreğini açacaksın ve gönül gözüyle bakacaksın. İnsanın isteyip de yapamayacağı bir şey yoktur.”

Sf: 342
Liderlik denilen şey benim için, her seviyedeki astın örnek davranışlar görerek kendilerinin de liderine benzemeye, onun hareketlerini yapmaya ve taklit etmeye çalışmasıdır. Bunun dışındaki her şey boş laftır.

Doktrin: “Çanakkale’de başarılı olamadık. Nasıl başarılı olurduk ki? Zira Türkler yuvasına girilmiş aslanların hiddetiyle, cüret ve cesaret kahramanlığı ile savaşıyorlardı. Böyle bir millet görmedim.” – Sir Julien Corbet